Frank Winkler
Hava karanlık yine, ufuk çizgisi bile gözükmüyor. Şu binalar yok mu? Lanet etsem az herhâlde… Sırtımdaki ağrılar her geçen gün artıyor, eşyalarım eskiyor, elbiselerim yıpranıyor, benim bile miladım doluyor ama hayatım… Çalar saatten önce kalkmaya başladım yaklaşık yedi yıldır. Yatağımın başucunda sadece ufak bir aksesuar görevi görüyor. Arkadaş arasında saçma sapan sohbetlerde sorulan varlığa anlam katıyor o kadar. Çalar saat, olmaz mı ya!
Terliklerim nerde benim! Hava buz gibi, geri zekâlı ev sahibi bin defa dedim bu çerçeveler soğuk alıyor değiştir diye ama nerde… Sayesinde bir kira bedeli de hastaneye ödüyorum… Allah’tan SGK var. Az da olsa insan olduğumu hatırlatıyor.
Muslukların üzeri kireç tutmuş, aynada kendimi bulmak bile zorlaştı… Havlu sanırım iki haftadır orada, hala temiz midir bilmiyorum. Şöyle köşesinden falan kurulansam olur herhâlde… Çamaşır makinası da bozulacak zamanı buldu… O makinayı kullanmayı bir an önce öğrenmeliyim!
Evlensem mi acaba! Hayat yalnız yaşanmıyor, kira yedi yüz lira, elektrik elli lira, doğal gaz kışın yüz elli lira-bu arada doğal gazım var, insanı biraz zengin hissettiriyor-, su aylık ortalama kırk lira, telefon ayda kırk lira, alış veriş ayda yüz elli lira ama et almak yasak- bunların sayesinde yakında vegan olacağım, entelektüellik katar bana-,işe git gel yol parası iki yüz lira, kalan para iki yüz yetmiş lira ama asla elbise, dışarda yemek, tiyatro, sineme ve kitap almamam lazım… Yok ya kızın da başını yakmayalım şimdi. Yaşadığıma şaşırdım valla… Çok şükür.
Minibüslerin boş olduğu zamanlar oluyor mu acaba, düşünsene ferah ferah, sadece sana aitmiş hissi… Oturacaksın şöyle koltuğa, şoför beni iş yerimin kapısının önüne katar götür diyeceksin sonra levyenin boyutunu ve kas gevşeticinin o muazzam faydasını hissedeceksin. Doktor mu seslendi?
Nasılsın patron? Bak yine işe vaktinde geldim onca mücadele ve hırpalanmaya rağmen. Dakikası dakikasına yetiştim. Ufak bir poğaça yiyip işe başlardım ama benim günde tamı tamına dokuz lira harcamam gerekiyor ve o lanet olası dokuz liranın içinde o sıcak ve kavrulmuş poğaça yok, anlıyor musun patron yok… Ahmet Abi, patron kaçta gelecek?
Evraklar ve o evrakların eşsiz güzelliği, beni beyaz bulutlar üzerinde bahar rüzgârı gibi karşılıyor. Her gün aynı gökyüzünde yürümenin hazzı ise anlatılamayacak kadar harika… Üstüne patronun da fırçası oldu mu, paha biçilemez. Genelde patronlara göre iş olmuyor, ekmek aslanın midesine yapışmış durumda. Haklı ama geçen sene iki ev iki araba aldı, çocuklarını özel okulda okutuyor, her sene iki kere tatile gidiyor, çocukları başarılı olduğu için en pahalı cep telefonlarını alıyor, bu sene işler kötü, çocuklarına telefon alamadı mesela… Üzüldüm be… Bu sefer hediyelerini ben alacağım…
Evimi gördünüz mü hiç siz benim, ben her gün görüyorum mesela… Bir boka benzemiyor… Ama iki katlı, alt katta bir odası var bir de mutfağı, farelerle birlikte takılıyoruz orda… Gidin desem de, pencereler açık abi ne yapalım yani gelmeyip de salaklık mı yapalım, diyorlar. Haklılar valla, arkadaşları da gelse olur bence…
Her neyse işte, Kafka’nın “dönüşüm” diye bir kitabı vardı. Her gün aklıma o geliyor benim, Kafka gibi adamım lan ben diyorum. Yemişim Kafka’sını yarın her şey çok daha güzel olacak, Her Şey Çok Güzel Olacak, film gibi işte…
“Lan Salih, Aha Ali de burada, yok artık ya ilk aşkım Serap, orospu beni fakirim diye terk etmişti. Yok daha neler bizim patron da burada, Aaa, lan bu bizim Osman değil mi telefonu hiç açmayan Den yo… Vay ulan be, hadi Hocam hadi kısa tut duayı, örtün üstümü, bırakın beni…
Hello! The company has great prospects and I want to become a friend to do more ;
Elinize sağlık, keyifle okudum.
Varsın olmasın. Bak Polyanna ne diyor; "hem poğaça mideyi yakar." :)
Sağol üstat. Haklı aslında Polyanna. Poğaça mideyi yakar, içi beni dışı başkasını... :))
İnsan hissettiriyor ve zengin hissettiriyordaki gerekçeler müthiş. Hocam biraz karanlık buldum ama epey sevdim. Keşke öyle kapatmasaydınız ama. Günde 9 lira harcayan bir adam bir şeylerin değiştiğini ya da değişebileceğini görmeden gitmemeli. Üzer yoksa beni
Öykülerimin maalesef çoğu karanlık. Nedenini hiç sormadım kendime belki de sormaktan çekindim. Herkeste acı bir tat bıraktığını çok duydum. Kasvet hali! Hatta sırf bu nedenle okunmadığımı bile duydum ama hiç kendimi sorgulamadım. Kim bilir belki de bu platformda sorgulamaya başlarım. Yapıcı eleştiriniz beni memnun etti. Teşekkürler.